Savaşın “insanlık suçu” olduğunu söyleyerek, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye yönelik operasyonuna karşı çıkan Barış Akademisyenleri, demokrasi ve hukuk devletinden yana olan siyasi muhalefetin ‘savaş karşıtlığı’ ekseninde tutarlı ve ilkeli bir ses çıkarması gerektiğini söyledi.
“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) görevlerinden ihraç edilip, yargılanan Barış Akademisyenleri, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik giriştiği operasyona da karşı.
Savaşın “insanlık suçu” olduğunu söyleyen Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden ihraç edilen Prof. Dr. Nilgün Toker, insanların kendi topraklarından edilmesinin barbarlığa varan bir noktaya geldiğini ifade etti. Dünya ülkelerinin ise, süreci sürekli ateşleyerek insanların daha fazla insanlıktan çıkarılmasına neden olduğunu belirten Toker, Türkiye’nin bu savaşa girmesinin nedenlerinden birinin iktidarın savaş ideolojisi olmadan devam etme olanağının olamaması olduğunu kaydetti.
‘REJİM KRİZE GİRİNCE SAVAŞA İHTİYACI DUYDU’
Toker, “Türkiye’de son 5 yıldır giderek artan bir savaş ideolojisiyle kendisini konsüle eden bir rejim var. Rejim kendi bekasıyla ilgili bir krize girince savaşa ihtiyacı duydu” dedi.
‘SAVAŞA İMZA ATAN HERKES SUÇ ORTAĞIDIR’
Türkiye’de siyasi iklimin demokrasi doğru bir değişim şansı bulamadığını belirten Toker, şunları dile getirdi: “Ne zaman öyle bir iklim olsa sürekli birleri müdahale ediyor. Savaş, aşırı milliyetçi, ötekileştirici, düşmanlaştırıcı bir dile dönüştürüyor ve iklim bozuluyor. İklim bozulduğu anda demokratikleşme konusunda yeşeren küçücük umutlar da yeniden yok oluyor. Türkiye, Suriye üzerindeki hesaplarını daha çok Kürtlere ve ötekileştirdiği tüm kesimlere yönelik siyasetini sürdürmenin kolaylaştırıcı bir yolu olarak görüyor. Türkiye’de en ufak bir demokrasi talebinde bulunan herkes hedef alınıyor.”
Demokrasi umudunun yeniden yok edilmesine izin verilmemesi gerektiğini vurgulayan Toker, “Bugün eğer iktidar savaş ilanıyla suç işliyorsa o suça imza atan herkes suç ortağıdır” ifadelerini kullandı.
TEKİN: SAVAŞ KARŞITLIĞI EKSENİNDE TUTARLI VE İLKELİ BİR SES ÇIKARILMALI
KHK ile ihraç edilen Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Serdar Tekin de, ve insanlar arasındaki sorunların ancak barışçıl yöntemlerle çözülebileceğine duyduğu inançla savaşa karşı olduğunu dile getirdi.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni hatırlatan Tekin, “İnsan hakları adını verdiğimiz değerler manzumesi dünya tarihinden, yaşadığımız savaşlardan çıkardığımız derslerin bir sonucudur. İyi savaş yoktur. Savaş, insanlık değerleri açısından yıkıcı sonuçlara götürüyor. Toplumların ve hakların bir arada yaşama iradesini erozyona uğrattığı için kötüdür. Türkiye’nin içinde bulunduğu savaşı ve siyasi tercihini iyi değerlendirmiyorum. Savaşı, Türkiye toplumu ve halkları için bir kazanım olarak görmüyorum. Türkiye’de insan hakları, hukuk ve demokrasi sorunu var. Tüm bu başlıklar için savaş ve askeri hareketliliğe dönük siyasi irade olumsuz etkiler yaratacak” diye konuştu.
Tekin, bu nedenle Türkiye’de demokrasi ve hukuk devletinden yana olan siyasi muhalefetin ‘savaş karşıtlığı’ ekseninde tutarlı ve ilkeli bir ses çıkarması gerektiğini söyledi.
“Demokrasi ve insan haklarının, hukuk devletinin yeniden tesis edilmesi barış ilkelerine bağlılıkla mümkündür” diyen Tekin, bunun da savaşla değil, halklar arasındaki toplumsal barıştan geçtiğini vurguladı.
ZIRAMAN: BARIŞ’I SAVUNMA POZİSYONUMUZ DEVAM EDECEK
Mimar Sinan Üniversitesi Sosyolojisi Bölümü’nde Dr. Doğan Emrah Zıraman ise, yaşanan savaş karşısında barış talebinin değişmediğini ifade etti. “Barış Bildirisi’ne attığımız imzadaki temel eksen hala geçerliliğini koruyor” diyen Zıraman, şunları belirtti: “Savaşın neler getirdiğini Suriye üzerinden son üç yıldır yoğun bir şekilde hissettik. Hem Suriye’deki mültecilerin Türkiye’ye yaptığı akından hem orada yaşanan dramdan biliyoruz. Yeniden bir savaş ortamına girdik. Savaşı durduramadığımızdan bu harekât başladı. Genel anlamda barışı savunma pozisyonumuzun devam ettiğini çok daha rahat bir şekilde söyleyebilirim.” (Mezopotamya Ajansı)